18 Ağustos 2016 Perşembe

HAVVA ve SAÇLARI

Bir duaya sığınıp, bir kuşkuya çelme takıyorum, izninle...
Verdiğim sözler firarda, aldığım sözler sakin ve umarsız.
Gördüğüm yüzler siliniyor aklımdan usulca.
Hafızam buharlaşıyor, yanarken düşlerim.
Egolardan yaptığım legoları bulamıyorum koltuğun altında,
Annem bir yerlere saklamış olmalı...
Benden habersiz gibi dünya artık...
Benden selam olsun işgüzar yığınlara,
Bu arada, aranan ego bulundu bu oyunda,
Kendinizi yıpratmayın boşuna.
Hayat ne kadar kısaysa, bir o kadar uzun saçların aslında.
Modern zamanlar gözlerimizi boyarken, sen neden boyarsın saçlarını, anlayamam ben nasılsa.
İçime yalnızlık doldurdum çocukken,
Büyüyünce uçarım sandım hafifleyip...
Yanılmışım bilakis,
O kadar ağırım ki şimdi, tartamıyor hiç bir tartı ne hüznümü, ne de kederimi.
Düşlerimden habersiz gibi dünya artık...
Duş alınca akıyor mu saçlarının boyası sanki.
Hiç bir şey eskisi gibi değil, hemde hiç bir şey...
Ne saçların eskisi gibi olabilir artık, ne de onu tutan ellerim günahsız.
Ne düşlerim eskisi gibi olabilir artık, ne de onu kuran hallerim kararsız.
Fişten çıkardım zamanın ruhunu...
Fazla ısınmış bir yığın anı...
Birazdan hava bozar dedi annem...
Gittim ben bozuldum Havva'ya...
Hz. Adem gibi...

Yazan: Derin Uyku Adamı
Ağustos 2016







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder