31 Ekim 2010 Pazar

Günlük Yenilgiler-1

Günlük Yenilgiler-1

Su götürmez gerçeklerinde boğuldu aklım,
Fikrim, hep karaya vurdu dalgalarından.
Düşten kalelerini kuşattım durdum.
Uyandım...
Oyundun...
Kaybeden bendim.
Cılız taarruzlar vardı içimde.
Yeniktim, boşyere saldırdım durdum.
Etrafını saran her bir kelimem,
Vuruldu...
Yılkıldı...
Sana değmeden.

Yazan : Derin Uyku Adamı

Günlük Yenilgiler-2

Günlük Yenilgiler-2
Dönmeyi denedin mi hiç?
Gitmekten daha zordur emin ol.
Kendimden bilirim.
Gitmek hep bir anda olur.
Bir sinirle, bir hışımla, bir kırgınlıkla çekip gidersin.
Ağlamak gibidir gitmek.
Rahatlarsın terkedince.
Terkettiğin şey herneyse işte.
Sana ait bir acı bıraktığını sanırsın ardında.
Birilerinin gitmene dayanamayacağını sanırsın mesela...
Sırf bu yüzden tatlı bile gelir gitmek.
Oysa lanet olasıca bir gururdur elinden tutan.
Ve seni sürükleye sürükleye gitmeye mecbur bırakan.
Ama göremezsin işte.
Tatlı bir zafer gibidir gitmek.
Kazandığını sandığın.
Ardında ne bıraktığını düşünemezsin o an.
O saçma sapan zaferinle meşgulsündür çünkü giderken.
Başın dik, alnın açık çekip gittiğini sanırsın.
Ta ki dışarı adımını atıp, üç beş sokak tüketince anlarsın,
Üç beş yabancı surat görüp, üç beş saat geçirince anlarsın.
Üç beş yalan söyleyip, üç beş şarkı dinleyince anlarsın.
Üç beş şiir yazıp, üç beş sene eskitince anlarsın.
Dönmenin ne kadar da zor olduğunu.
Zordur evet.
Gecelerce düşününce anlarsın bunu.
Önce hayata yabancılaşmaya başlarsın,
Sonra insanlara,
Ve en sonunda yabancısındır işte kendine.
Artık kime neden döneceğini bile unutursun?
Neden çekip gittiğin bile bir muammadır artık.
İşte bu yüzden, dönmeyi denedin mi hiç?
"Dönmek..."
Şairin biri; daha kolay demişti "Ölmek..."
Allah nur içinde yatırsın.

Yazan : Derin Uyku Adamı

Yalnızlık Oyunları

Yalnızlık Oyunları

O kadar yalın ki gece, görebiliyorum tüm yalanları,
Hiçbir emek sarfetmeden küsüyor insanlar birbirlerine…
Kolay olan gitmek tabi, biliyor herkes…
Bense dayıyorum aşkımı boşluğuna, kayıp düşmesin diye…
Aklımı bağlıyorum kuşkularına, uçup gitmesinler diye…
Bir acının izi var şimdi ellerinde…
Bir kurbanın gözyaşları ceplerinde...
Beraber tutalım mı yağmuru mesela?
Beraber asalım mı güneşi mesela, kaçıp gitmeden önce bir akşam vakti?
Tıpkı senin gibi…
Beraber acıtalım mı canlarımızı mesela?
Önce sen başla…
Ben de eşlik ederim sana, korkma…
Bu dengesizlikti aslında bizi var eden…
Bu çelişkilerdi aslında her günah arefesi yolumuzu kesen, ve bizi kendimize düşman eden…
Herşeyin başıydı acizlik..
Ortası yalnızlık ve
Sonu hüzün…
Aynı şey değil miydi sanki ölümle hüzün?
Susmamı isterdi annem böyle anlarda…
Ağzımı hayra açmalıydım hep…
Oysa ağzımı her açtığımda içimden taşıyordu uçsuzluk, bucaksızlık…
Şimdi anlıyorum hepimize sorgusuz sualsiz sahip olan gecenin kederini…
Şimdi anlıyorum yıkık hikayelerin büyüttüğü kentlerin bereketini…
Hiçbir cümleye yakıştıramadığımız için, içimize attığımız kelimelerin sefaletini…
Ve şimdi anlıyorum,
Ruhumuzdaki zindanlarda çürüttüğümüz, yarım yamalak dahi olsa kalan, yaşama sevincimizi…
Son kez dua eden bir idamlık gibi,
Bakıyoruz birbirimizin ardına sakladığımız nezaketsiz oyunlarımıza…

Yazan: Derin Uyku Adamı
18.10.2010
Saat:01:48

Sen Uyurken-1

Sen Uyurken-1
Sen uyurken, insanlar ölüyor sevgilim.



Sen uyurken ve ben aşkımdan kıvranırken çaresizce,
Cılız bir kadın yakacak odun arıyor kışın ortasında,
Isıtmak için çocuklarını dört duvar arasında...
Sen uyurken boğazdan gemiler geçiyor sevgilim,
İçinde mutsuz, düşünceli insanlar.
Sen uyurken yüzü kara kadınlar çiçek satıyor iskelelerde.
Sen uyurken yoksulluk büyüyor bu şehirde sevgilim.
Sen uyurken çocuklar ağlıyor caddelerde,
Ayakları çıplak çocuklar...
Sen uyurken martılar bekliyor denizin ortasında.
Sen uyurken ve ben sana romantik iltifatlar düzerken,
Veya kitap fuarlarında sevdiğin yazarlar imza dağıtırken,
Açlıktan insanlar ölüyor sevgilim.
Hem de yanıbaşımızda.
Bak!
Herkes senin gibi uyurken sevgilim,
Azrail can alıyor ücra hayatlarda...
Sen uyurken yalnızlar boğuluyor gecenin bir vakti ışıkları yanan evlerde.
Sen uyurken sevgilim,
Denizi tek sayfalık bir kitaba benzetiyorum ben,
Aptalca, umarsızca...
Sen uyurken sevgilim,
Gemim bolca su alıyor ve ben batıyorum...
Sen uyurken martılara rastlıyorum denizin ortasında.
Uçsuz bucaksız bir yalnızlıkla, hiç üşümüyorum bu soğukta...
Sen uyurken sevgilim,
İnsanlar yalan söylüyorlar vapurlarda...
Yaşlı bir adam yol alıyor ayakta...
Bir kadın ninni söylüyor rüyalarımda...
Sessizlik uzayıp gidiyor gecenin boşluğunda...
Sen uyurken sevgilim,
Bir şarkı takılıyor akıllara...
Bir adam söz veriyor bir babaya...
Sen uyurken sevgilim,
Gözlerden yaşlar damlıyor yastıklara...
Bir köpek umutla saldırıyor artıklara...
Masum bir kedi öldürülüyor usulca...
Sen uyurken sevgilim,
Dünyanın döndüğünü sanıyor bazıları bu rüzgarda.
Kalbi durunca insan ölür sanıyor bu yoklukta.
Sen uyurken sevgilim,
Bir balık ağa takılıyor kirli sularda.
Bir ceset kıyıya vuruyor Sarayburnu civarında.
Bir saat daha geçiyor mapus damlarında.
Sen uyurken sevgilim,
Bozuk bir para bulunuyor kaldırımlarda.
Bir mendil ıslanıyor avuçlarda.
Sen uyurken sevgilim,
Garip sesler çınlıyor kulaklarda,

Bir gerçek patlıyor suratlarda.

Sen uyurken sevgilim,
Yine ölüyor insanlar hesapsızca...
Herkes birbirine haddini bildiriyor ufacık beklentiler uğruna...
Sen uyurken sevgilim,
Maaşlar yatıyor bankaya...
Gidenler bakmıyorlar bile arkaya...
Sen uyurken sevgilim,
İçi boşaltlıyor aşkların...
Hırsızlar dolaşıyor hertarafta...
Sen uyurken sevgilim,
Deprem söylentileri konuşuluyor ortalıkta...
Anılar haraç kesiyor köşe başlarında.
Bir komutan emir veriyor, bir asker uykuya yenik düşüyor 2-4 nöbetinde.
Sen uyurken sevgilim, bir sinek düşüyor çorbaya,
Bir kalem tükeniyor, bir mektup okunuyor mum ışığında.
Saymakla bitmiyor zorbalıklar, anlamsız savaşlar ve anlamlı bakışlar...
O yüzden belki de sevgilim,
Sen uyuyorsun hep, görmemek için tüm bu rezillikleri...
Seninle beraber uyandırmak gerekiyor belki de herkesi...
Uyan sevgilim!


Vakit hayli geç oldu...

Yazan: Derin Uyku Adamı
Tarih: 29.10.2010
Yer: Karaköy Vapuru
Saat: 17:25
Gün: Cuma